ABD seçimlerine Türk medyasının abartılı bile sayılabilecek oranda ilgi gösterdiğini gözlemledik. Bu ilginin magazin haberciliğini aşamaması ise olayın diğer boyutunu oluşturdu. Seçimleri neredeyse canlı yayından verecek kadar ileriye giden bazı medya organların; ABD Başkanlığına yeniden seçilen Barack Hussein Obamanın ikinci kez seçilmesinin ABD açısından ve her şeyden önce de Türkiye açısından ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda dişe dokunur bir yorum ve haber yapılamaması ise gözlerden kaçmadı.
Bu yazı ile Barack Obamanın yeniden ABD Başkanı seçilmesinin küresel politikalara ve özellikle Türkiyeye etkilerini ele almaya çalışacağım.
ABD Başkanlık Seçimlerinin Önemi
ABD Başkanlık seçimlerini çok abartmamak gerektiğine katılıyorum. Ancak, bu seçimlerin hiçbir şeyi değiştirmeyeceği, ABD politikaları üzerinde hiçbir etkisi olamayacağı düşüncesinde de değilim.
2001-2009 yılları arasını kapsayan dönemde görev yapmış bir önceki Başkan (George W. Bush) döneminde Afganistan ve Irak işgal edilirken, 2009 yılında göreve seçilen Obama döneminde Afganistan ve Iraktan asker çekilmiştir. Bir başka önemli gerçek, ikinci kez Başkan seçilen Obamanın özellikle son seçimde savaş lobilerinin desteğini alamamasıdır. Dikkat çekici diğer önemli bir nokta ise Yahudi lobisi, Ermeni lobisi, WASP bloğu ve savaş lobisinin desteğine rağmen Obamanın Başkan seçilebilmesidir. Bunun gibi birçok önemli farklılık, ABD Başkanlık seçimlerinin ABD açısından farklı politikalar benimsenmesi sonucunu getirebileceğinin kanıtlarıdır.
Elbette ki, ABDnin küresel politikaları ve bölge politikalarında çok büyük değişiklikler beklenmemelidir. Ancak bu gerçek, ABD politikalarında Başkanlar ya da partiler açısından bir değişim olmadığı anlamına asla gelmez. Öyle olsaydı, ABD tarihinde Başkanların öldürülmesine kadar giden olaylar yaşanmazdı. Suikast iddialarını önemsiyorum, çünkü Obama açısından da böyle bir tehlike görüyorum. Bu konuyu ayrı bir başlıkta inceleyeceğim.
Obamanın Seçilmesinin Önemi
Barack Obamanın yeniden ABD Başkanı seçilmesinin önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun nedeni, ABDde etkili bir tarikat olan Mormon kökenli Mitt Romneynin Obamanın karşısına aday olarak çıkarılması ve seçimlerde beklenenin üstünde oy alması değildir. Daha da önemlisi, Romneyye verilen desteklerle ilgilidir.
ABD seçimlerinde aşağıdaki grupların desteğini alıp seçim kaybeden çok az sayıda Başkan adayı vardır.
Yahudi Lobisi ve İsrail
WASP (White Anglo-Sakson Protestant) bloğu olarak bilinen ve çoğunluğu İngiliz kökenli olan güçlü beyaz Amerikalılar.
Silah sanayi (savaş lobisi)
Ermeni lobisi
ABS seçimlerinde ve ülkenin politikalarında etkili olan bu dört grup, son seçimlerde açık biçimde Obama karşısındaki Mitt Romneyyi desteklemişlerdir. Özellikle Yahudi ve Ermeni lobilerinin Obama karşıtlığı, seçim sürecinde açık biçimde kendini göstermiştir. Buna rağmen Barack Obamanın Başkan seçilmesi, ABDde bundan sonraki günlerde politik açıdan ülke düzeyinde bir bölünme ve daha sıcak bir rekabet yaşanacağını göstermektedir.
Başkanlık seçimlerinin ABD politikalarına ve küresel politikalara etkileri neler olabilir? Elbette, keskin değişimler ve dönüşümler beklenmemelidir. Ne var ki, ABDnin önümüzdeki dönemdeki politikalarında bazı önemli değişiklikler olacağı da açıktır. Bunlar, aşağıdaki başlıklarda sıralanmıştır.
ABD askeri harcamalarının artma eğilimin azalması, silahlanma harcamalarının azaltılması
Orta Doğudaki ABD politikalarının açık işgal biçiminden, örtülü operasyonlara kaydırılması,
İsrail-ABD ilişkilerinin mesafeli olmaya başlaması,
ABD Yönetiminin İsrail Hükümetinde değişim isteği,
Filistin Devletinin tanınması,
Ermeni Lobisinin güç kaybetmesi,
ABD-Rusya ilişkilerinde yakınlaşma çabaları,
Rusya-İsrail-Almanya ilişkilerinin güçlenmesi,
ABD ve Türkiye ilişkilerinin daha da yakınlaşması.
Yukarıdaki liste uzatılabilir; ancak, ABD politikaları ve dünyaya etkileri anlamında genel olarak yukarıdaki çizgiden büyük sapmaların yaşanmayacağı kanısındayım.
Obamaya Suikast Beklentisi
Şimdi bu da nereden çıktı ? diyenler olacaktır. Bu konuda uzun dönemdir bazı yorumlar yapılmaktaydı. Obamanın politikalarından büyük bir rahatsız içinde olan Neo-Con (yeni muhafazakâr) ekibin, her an bir çılgınlık yapması beklenebilir mi? Bunu yaşayarak göreceğiz.
ABD Başkanı Barack Obamaya yönelik bir suikast yapılabileceğine ilişkin iddia sahiplerinden birisi de Aytunç Altındaldır. 10 Kasım 2012 gecesi Habertürk televizyon kanalına konuk olan Altındal, önümüzdeki dönemde Obamanın Başkanlıktan indirilmesi için Yahudi lobisi ve WASP bloğu ile savaş lobisinin net bir ittifak yapacağını iddia etmektedir. Altındal, suikast söz konusu olmasa bile Obamanın Clinton gibi bir skandalına karıştırılarak indirilmeye çalışılacağına inandığını açıklamıştır. Clinton, seks skandalını aşmayı başarabilse de Obamanın bu tür bir skandal sonucu Başkanlıktan alınabileceğini düşünen Altındal gibi komplo teorisyenlerinin iddialarını önemsiyorum.
ABDde son döneme kadar etkili olan Yahudi lobisini, silah sanayini, WASP bloğunu ve Ermeni lobisini son seçimlerde karşısına alan Obama, ikinci kez seçildiği Başkanlık koltuğunda daha rahat davranarak bu gruplarla uzlaşma içine girmezse, ABDde iç politikada bir kırılma yaşanacağı beklenebilir. Özellikle Yahudi lobisi ve silah tüccarlarının bu duruma uzun süre katlanamayacağı açıktır.
Peki, ABDde yönetim savaşının şiddetlenmesi ve bunun Başkan Obamaya suikasta kadar götürülebileceği söylenebilir mi? ABD tarihine bakınca, bunun hiç de uzak bir ihtimal olmadığı görülür.
ABD açısından Başkanlara yönelik suikastların önemi büyüktür. Okurlarımızın çoğu, yalnızca Kennedy suikastını bilirler, ancak ABD tarihinde Başkanlara yönelik çok sayıda suikast ve suikast girişimi olmuştur. Örneğin, 14 Nisan 1865 tarihinde ABD Başkanı Abraham Lincoln, Washingtonda vurularak öldürülmüştür. 02 Temmuz 1881de ABD Başkanı James Garfield suikast sonucu öldürülmüş, 06 Eylül 1901de de ABD Başkanı William McKinley, Buffaloda vurulmuş ve bir sure sonra ölmüştür. Bu kadar değil elbette. 22 Kasım 1963de ABD Başkanı John Kennedy, Dallasta suikast sonucu öldürülmüştür. Suikastlar bu kadar değildir. Suikast girişimleri de şunlardır : 1912 yılında ABD eski Başkanı Theodore Roosevelt, suikastta yaralandı; 1933de ABD Başkanı Franklin Roosevelte düzenlenen suikastta, Chicago Belediye Başkanı Cermak vurularak öldürüldü; 1950 yılında ABD Başkanı Trumana başarısız bir suikast girişimi olmuş; 1968 yılında ABD Başkan adayı Senatör Robert Kennedy suikast sonucu yaşamını yitirmiş; 1975de ABD Başkanı Gerald Ford, iki kez silahlı saldırı girişimi atlatmıştır (http://www.uzmanportal.com/suikast-nedir-tarihteki-en-onemli-suikastler.html/). Bunlar, bildiklerimizdir. Görüldüğü gibi, ABD tarihinde çok sayıda suikast ve suikast girişimi vardır. Bu suikastların arkasında ise genellikle ABDyi kontrol eden güçlü gruplar olduğu kuşkusuzdur.
ABDnin pragmatik bir rejim olduğu, çeşitli çıkar gruplarının uzlaşmasına dayalı sistemin kendi içindeki çelişkileri uzlaşmalarla aşabileceğini iddia edenler de haklı çıkabilirler. ABD iç politikasındaki gelişmelerin küresel politikaları ve her güçlü ülkeyi etkileyeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle, bu konuyu dikkatimizden kaçırmayacak, gelişmeler konusunda siz değerli okuyucularımızı bilgilendirmeye yeni yazılarla devam edeceğiz.
İkinci Obama Dönemi
1789de George Washingtondan başlayarak 44 Başkan seçmiş olan ABDde, ikinci kez Başkanlık koltuğuna oturanlar şunlardır : George Washington, Thomas Jefferson, James Madison, J. Monroe, A. Jackson, M. Van Buren, U. S. Grant, Theodore Roosevelt, T. W. Wilson, Franklin Delano Roosevelt, H. S. Truman, D. D. Eisenhower, R. M. Nixon, R. W. Reagan, W. J. Clinton, G. W. Bush ve Barack H. Obama. W. G. Hardingin ölmesi sonrası Başkan olan John Calvin Coolidge ve J. F. Kennedynin öldürülmesi sonrası Başkan olan L. B. Johnson ise sonraki seçimlerde Başkan seçilmişlerdir.
Yukarıdaki bilgileri vermemin nedeni, ABD Başkanlarının ikinci dönem için aday olmaları durumunda genellikle Başkan seçilebilmeleridir. Bunların bir istisnası, ikinci kez Başkan seçilen G. W. Bushun babası olan ve Clintona karşı seçim kaybeden George Herbert Walker Bushtur. Bu bilgi neden önemlidir? Obamanın ikinci kez adaylığında % 52 oy ile Başkan seçilmesinin bir başarı olmadığını anlamak için önemlidir. İkinci kez aday olan Obama karşısında hiç şans tanınmayan Mormon aday Mitt Romneynin bu kadar büyük oranda destek sağlayabilmesi, Obama ve ABD seçimleri uzmanları açısından sürpriz olarak değerlendirilmiştir.
ABD Başkanlarının ikinci kez seçildiklerinde çok daha cesur kararlara imza attıkları bilinmektedir. Bunun en önemli nedeni, Başkanın ikinci kez seçildikten sonra kaybedecek bir şeyinin bulunmaması, Başkanlığa yeniden aday olamadığı için önüne sürülen seçenekler konusunda daha rahat tercihlerde bulunabileceğidir.
ABD Başkanı Obamanın ikinci döneminde, uzlaşmadan çok kendi politikalarına ağırlık vereceği söylemini de fazla abartmamak gerekir. Bunun nedeni de ABD politikalarının oluşumunda Başkanın tek belirleyici olmaması, sistemin Kontrol ve Denge (the check and balance system) yapısıyla Başkan-Senato-Temsilciler Meclisi dengesiyle işlemesidir. Ayrıca, ABD politikalarında görünmeyen güçlerin etkisi de hesaplanmalıdır. Bütün bunlara rağmen, ABD Başkanı Obamanın ikinci döneminde ilk dönemine oranla daha rahat davranacağı ve kararlar alacağı da kesindir.
İkinci Obama Döneminin Türkiyeye Etkileri
Barack Obamanın ikinci kez ABD Başkanı seçilmesinin Türkiye açısından önemi nedir?
Bu durumun Türkiyeye etkileri neler olabilir?
Barack Obamanın yeniden seçilmesinin, Türk iç ve dış politikası üzerinde etkisi olacak mıdır? Yukarıdaki sorulara verilecek yanıt, EVETtir.
Ne ölçüde etkili olacağını zaman içinde göreceğiz, ancak Obamanın ikinci dönemi, yalnızca ABD politikaları açısından değil, Türkiye açısından da bazı konularda etkilerini hissettirecektir. ABD politikalarında önemli değişiklikler yaratması beklenen Mitt Romneynin seçilmesi olasılığına karşı, Türkiye açısından Obamanın seçilmesinin şimdiden olumlu değerlendirildiği söylenebilir.
ABD Başkanlık seçimlerinde Obamanın yeniden kazanmasının Türkiyeye olası etkileri şunlar olacaktır:
ABD Yahudi lobisinin Başkan ve Yönetim üzerinde etkisinin azalması nedeniyle bu lobinin baskısı sonucu Türkiye karşıtı kararlar alınmasının zorlaşması,
ABD Ermeni lobisinin Romneyye destek vermesi nedeniyle Ermeni iddiaları konusunda beklenmeyen sürpriz olumsuz gelişmelerin yaşanma olasılığının ortadan kalkması,
Başkan seçildiğinde ilk yurt dışı gezisini Türkiyeye yapan ABD Başkanı Barack Obamanın yönetiminde, Türkiye-ABD ilişkilerinin daha da gelişmesi,
ABDnin Orta Doğu politikasında doğrudan askeri müdahaleler yerine örtülü operasyonları desteklemesi ve Rusya ile yakınlaşma içine girmesi sürecinde Türkiyenin Suriye politikasının değişmesinin kaçınılmazlığı,
Bir önceki tespitimiz gereğince, Dışişleri Bakanı Davutoğlunun Suriye konusunda yürüttüğü şahin politikadan keskin bir dönüş gerçekleştirme olasılığının yükselmesi ve bu kapsamda Davutoğlu politikalarının yanlışlığının daha açık biçimde tartışılmaya başlanması,
ABD Yönetiminin İsraili yola getirmek ve kontrol etmek amacıyla Türkiye üzerinden bazı operasyonlar yapmasının gündeme gelmesi,
İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeni pürüzler ve çatışmalar yaşanması beklentisinin güçlenmesi,
ABDde seçimlerde yenilgiye uğrayan Neo-Con ekibinin Türkiyedeki uzantılarının ve Türk Hükümetindeki adamlarının geri plana itilmesi,
Son dönemde hayali projelere dalarak başarısız olan Dışişleri Bakanlığında değişim beklentisinin güçlenmesi.
Yukarıdaki değerlendirmelerimi, tarafsız ve objektif bir bakış açısıyla ortaya koymaya çalıştım. Bu değerlendirmelerden hiçbir kesimin tam olarak memnun olmayacağının bilincindeyim. Ne var ki, gelişmeleri objektif biçimde yorumlayamazsak, doğru öngörülerde bulunamayız. Gerçek, biz görmezden gelsek de Gerçektir.
Kaynak: http://nettebugun.blogspot.com/2012/11/abd-secimleri.html